İnsanların değişim ve dönüşüm geçirmesi, Siyasetten mi yoksa makamdan mı kaynaklanıyor? Ya da Ünlü filozof Herakleitos'un da dediği gibi “Değişmeyen Tek Şey Değişimin Kendisidir” mi acaba? Tamam yaşamın doğal akışında, her şeyin kendi içinde “değişim ve dönüşüm” var ancak bu kadar da olmaması gerektiği kanaatindeyim. Zaten Siyasetin ruhunda da bu böylesine bir değişim yok, dönüşümler de bir sonraki seçimlerde halk karşısında teveccüh görmüyor.
“Seçilmeden önce farklı, seçildikten sonra farklı oluyor” diyor vatandaş, çokta haklılar. Nerede siyaset, seçilmiş ya da atanmışlar konuşulsa; mutlaka konunun içinde bir serzeniş ve kızgınlık geçer, kimisi oy verdiği milletvekiline, İlçe, il başkanına ulaşamamaktan kimisi de yaşadığı kentteki belediye başkanına randevu alamadığından, görüşemediğinden yakınır. Olabilir Pandemi var, ancak bu bahane değil, hayat devam ediyor, maske, mesafe, hijyen koşulları içinde görüşmek istiyorlar ve en doğal hakları da. Bunu sadece vatandaş değil, STK temsilcileri, İş adamları çoğunluk tarafından dile getirilince, bu konuya dikkat çekmek istedim. Çoğu zaman biz gazeteciler dahi ulaşamıyorsa vatandaş ne yapsın…
Aslında en çokta bu konudan dertli olan vatandaş; oy vererek seçtiği belediye başkanı ve milletvekillerinin telefonlarına dönüş yapılmadığı, arandığında ulaşılamadığı ya da danışmanlarını aşamadıklarını dile getiriyor. Seçilmişlerde böyle iken atanmışlarda il ve ilçelerdeki başkanlarda da pek fark yok. Bunun en önemli sebeplerinin başında; en yakınındaki ekibinin halk ile başkan arasında duvar olduğunu ifade ediyorlar. Vatandaş, sevincinde, acısında, seçtiği belediye başkanını yanında görmek istiyor, onunla paylaşmak istiyor, sokakta, kahvede görmek istiyor.
Neden bazı Muhtarlar ve Belediye Başkanları 3 dönem, 4 dönem seçiliyor düşündünüz mü? Halkın içinde vatandaşla birlikte olması, ulaşılamaz olmaması, vaatlerini yerine getirmesi, hizmet odaklı olması, herkesin muhtarı ve başkanı olması sorunun cevabı olsa gerek. Kendisine randevusuz ulaşılamayan, hatta uzun süre randevu alınamayan ulaşılmaz belediye başkanları var. Gazeteciler dahi böyle belediye başkanlarına ulaşmakta güçlük çekiyorsa vay vatandaşın haline.
Gazeteciler, Belediye başkanlarıyla, Milletvekilleriyle çay kahve içmek için ziyaret etmek istemez, Gazeteciler; tarafsız gözle gördüğü, kentin sorunlarını ve vatandaşın sorunlarını kentin yöneticilerine iletmekte köprü olma görevini yapmaya çalışır. Mutlaka görüşmesi gereken önemli bir konu vardır ki ulaşmak ister kentin yerel yöneticilerine.
Halktan uzak olmak, ulaşılamamak, ego, amacını unutmak “Siyasetçilerin” en son sahip olması gereken şeylerin başında gelir. Siyasetçilerin başarısı, seçimlerde aldığı karne notudur. Her siyasetçi, tabiî ki başarılı olmak ister ve bunun için gerekli çalışmaları yapar. Ancak başarı, tecrübeli ekip ile gelir, başarısızlığa yada başarıya götüren yolu siyasetçinin ekibi belirler ancak faturayı siyasetçi öder. Her vatandaşın hakkıdır iyi yönetilmek, kaliteli hizmet almak, burada Siyasetçilere ve ekiplerine büyük iş düşüyor.
Bornova’da AK Parti İlçe Başkanı hala Niçin Atanamıyor?
Hatırlayalım yılan hikayesine dönen süreci, 21 Nisan 2020 tarihinde atama ile gelen AK Parti Bornova İlçe Başkanı Hasan Ali Karaman daha sonra kongre ile güven tazeleyerek kongresini yapmış ve ardından kısa bir süre sonra Sağlık sebebi ile istifası 14 Aralık 2020 tarihinde kabul edilmişti. Daha sonra ilçe başkanlığı için birçok aday ismin geçmesine rağmen hala atama yapılamadı. Hatta en rahatsız edici durumda Ankara’ya ilçe başkanlığı için çağrılan 6 aday isimden birinin atanmadan geri dönmesi. Siyaset boşluk kaldırmaz, AK Parti Bornova İlçe Başkanlığı 14 Aralık 2020 tarihinden bugüne yaklaşık 4 aydır Başkan Vekilince Vekaleten yönetiliyor. AK Parti’ye gönül vermiş partililer en çokta bu soruyu soruyor, İzmir’in nüfus açısından 3.cü büyük kenti olan Bornova’da siyaseten boş geçen 4 ay sürenin hesabı ne olacak?
Pandemi Sürecinde Belediye Yardımları ve Sosyal Market
Yaklaşık 1 yıldır yoğun kısıtlamalar, kapanmalar ve yasaklar içinde yaşadığımız bu hayatta herkesin ekonomisi bir derecede zarar gördü, görmeye de devam ediyor. Bu süreçte özellikle Ramazan ayında “Yardımlaşmaya” dikkat çekmek istiyorum.
Koronavirüs etkilerini şimdilerde daha da ağır hissettirirken başta Devlet olmak üzere Belediyeler, Odalar vatandaşlara ve üyelerine desteklerini daha da artırmalı. Pandemi sürecinde Örnek Ticaret Odaları ve diğer odalar üyelerinden aidat almamalı hatta zor durumda olan, kapanan esnafa maddi destek olmalı. Belediyeler de vatandaşlarına gıda yardımı yerine daha kurumsal ve geniş ürün kapasiteli “Sosyal Market” adı altında dar gelirli ailelere ve zor durumdaki vatandaşların ihtiyaçlarını gidermeli. Özellikle Medyada çok öne çıkan durum, yapılan yardımın şov haline dönüştürülmesi vicdanları yaralıyor. Olması gereken “Veren elin alan eli görmeyeceği ve insan onuru kırılmadan yardım yapılması gerekiyor. Sosyal Marketlerin kuruluş amaçlarından biri de bu olsa gerek. İzmir’de yakın bir zamanda Gaziemir’de, Kemalpaşa’da, Aliağa’da, Torbalı’da en son olarak da Çiğli Belediye’since Sosyal Market açıldı. Buca Belediyesi’nde Sosyal Market açılması için çalışmalara başladı.
Unutmayalım, Beyaz siyahta, Siyahta Beyazda belli olur. Yapılan Hizmetler mutlaka karşılığını bulur.