Bugünlerde “döviz kurlarında görülen aşırı artışlar” enflasyon üzerinde yarattığı olumsuz etkileri, ülke gündeminin birinci sırasına oturdu. Vatandaş Covid19’u ve Pandemiyi neredeyse unuttu.
Perşembe’nin Gelişi Çarşamba’dan belli olur ya; dünya ekonomisinde yaklaşık iki yıldır pandemi sebebiyle üretimde daralma yaşanması sürpriz olmadı. Petrol ve doğal gaz fiyatlarının artışı, ülkelerin merkez bankalarının aşırı para basmaları sonucunda emtia fiyatları arttı, ayrıca enerji fiyatlarının artması da ekonomik sorunların büyümesine neden oldu.
Türkiye’de Ekonomi de Neler Oluyor?
Küresel Finans Sisteminde Rezerv para olan Dolar’ın kurdaki rekor yükselişinin tarihsel kronolojisine bakarak nerelerden bugüne geldiğimizi hatırlatmak istiyorum. Sondan başa doğru gidecek olursak 25 Ekim 2021 tarihinde Dolar kuru 9,755 ile rekor kırdı. Sadece dolar değil Euro 11,3487 ile rekor kırdı. Gram Altın da 567,9 ile tarihi zirve yaptı. Döviz kurlarının yükselmesi; Türk Lirası ile ters orantılı olup Türk Lirasının değerinin düşmesi anlamına geliyor. Yani teknik olarak Türk Lirasında Devalüasyon olduğunu söyleyebiliriz.
Döviz kurlarının artması; bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin üretimde kullanılan ithal ürün girdi maliyetlerinin artmasından dolayı emtiaların fiyatlarının artışına neden olur. Daha açık ifade ile Enflasyonun ve hayat pahalılığının büyümesine neden olur. Enflasyon ve Hayat pahalılığı da ülkede yaşayan hane halkının mutsuz, umutsuz ve endişeli olmasına neden olur. Bu durumun sonucu da hayatın her aşamasına olduğu gibi siyasete olumsuz yansır. Bu durum çok tehlikeli olup acilen çözülmelidir. Örneğin Covid19 virüsü insanları öldürüyor, çok ciddi bir sorun ve tüm dünyanın öncelikli meselesi iken Ekonomik sıkıntılar, Döviz Kurlarının artışı, hayat pahalılığı, vatandaşın en öncelikli konusu oldu. Enflasyonun artışını tetikleyen unsurların başında “döviz kuru artışı” olduğuna göre sebeplerini analiz edelim. Döviz kuru artışının temel nedenleri, döviz talebinin yükselmesi buna karşılık döviz arzının azalması veya döviz arzı ile talebinin dengesizliği diyebiliriz.
2001 yılından bugüne ülkemizde döviz kurunun arz ve talep dengesinin piyasada oluşacak fiyat ile dengeyi bulması varsayımına dayanıyor. Merkez bankası döviz arzını artırarak veya döviz talebini kısarak müdahale eder ve denge noktasına gelmesini sağlar. Ayrıca Maliye Bakanlığı aracılığıyla Vergi Politikası ile vergi oranlarını aşağı ya da yukarı çekerek döviz kurunu dengeye gelmesini sağlar.
Dolar’ın 20 Yıllık Hikayesi: BİLGİLENDİRİ-YORUM ve UYARI-YORUM
Şimdi 2001 Şubat ayına dönerek o günden bugüne doların seyrü seferini tekrardan hatırlayalım.
- Öncelikle 1994 yılında liranın dolar karşısında % 160 oranında değer kaybettiği ekonomik krizin ardından 2000’li yıllarda ekonomik veriler alarm verirken kriz çanları da çalıyordu. 1999 yılında İMF ile başlatılan “Serbest Faiz, Sabit Kur” rejimi uygulamaya kondu. Sabit Kur, Serbest Faiz rejimi ilk krizini 22 Kasım 2000 tarihinde likidite krizi ile gecelik faiz oranı % 1000 üzerine çıktı. 19 Şubat 2001’de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in MGK toplantısında Anayasa kitapçığı fırlatmasıyla çıkan kriz sonunda bankalar arası gecelik faizler % 5,000 ila 7,500 aralığını gördü. Neticesinde 21 Şubat 2001 tarihinde “sabit kur” rejiminden “dalgalı kur” rejimine geçildi. Merkez Bankası önceki kur rejiminde Dolar 684 bin TL olan dolar kuru, dalgalı kura geçilmesiyle birlikte 1,2 milyon TL'ye yükseldi.
- Yukarıda değindiğim konunun temeli ve örneği burada yatıyor. Enflasyonun 3 haneli rakamlara ulaşması, Türk Lirasının % 100 değer kaybetmesi ve bankaların yarısının iflas etmesi sonucunda ülkede yaşayan hane halkının mutsuz, umutsuz ve endişeli olması siyasete olumsuz yansıdı. Türkiye’de 2002 yılı Kasım ayında yapılan seçimler neticesinde AK Parti iktidarı devraldı ve krizle mücadele ederek ekonomiyi büyüttü. Tüketim ve yatırımları hızlandırarak enflasyonu tek haneye düşürdü, reel faizleri indirdi. Ve 31 Aralık 2004 tarihinde Türk Lirasından 6 sıfır atarak 1,000,000 lira 1 Yeni Türk Lirasına eşit oldu.3 Ocak 2005 tarihinde 1 dolar 1,34 YTL oldu.
- Türkiye’nin, ilk kez 3 Ekim 2005’te AB’ye tam üyeliği için müzakerelere başlanması kararı ile Türkiye’ye döviz girişi ve yabancı yatırımlar hızlandı. Döviz girişi ile Yeni Türk Lirası Dolar karşısında değer kazanmaya başlayarak 4 Ağustos 2008 tarihinde 1,15 TL’ye kadar düştü.
- 2008 yılında dünyada ortaya çıkan küresel ekonomik kriz neticesinde Türkiye’de de ekonomi daralarak işsizlik arttı. Kriz öncesi 1,20 lira seviyesinde olan Dolar, 9 Mart 2009 tarihinde 1,80 TL’ye çıkarak rekor kırdı.
- 4 Kasım 2010 tarihinde 1 dolar 1,39 TL oldu.
- 8 Şubat 2012 tarihinde 1 dolar 1,74 TL yükseldi.
- 23 Ağustos 2013 tarihinde 1 dolar 2 TL’ye yükselerek rekor kırdı.
- 17 Aralık 2014 tarihinde ise 1 dolar 2,37 TL çıkarak yükselmeye devam etti.
- 20 Ağustos 2015 tarihinde 1 dolar 3 TL seviyesine çıktı.
- 5 Aralık 2016 tarihinde 1 dolar 3,54 TL oldu.
- 13 Ağustos 2018 tarihinde 1 dolar 6,89 TL pik yaparak neredeyse %100 artarak yeni bir rekora imza attı.
- 9 Mayıs 2019 tarihinde 1 dolar 6,24 TL’ye gerileyerek toparlandı.
- 6 Kasım 2020 tarihinde 1 dolar 8,58 TL’ye gelerek yükselişine devam etti.
- 21 Ekim 2021 tarihinde 1 dolar 9,47 TL yükselerek piyasalar alarm verdi.
2021 yılındaki siyasi ve ekonomik konjonktür neticesinde Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ı dört ay sonra görevinden alınarak yerine eski milletvekili Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’nun atanması olumsuz etki yaptı. Naci Ağbal görevden alınmasından bir gün önce, beklentilerin üzerinde 200 baz puan faiz artışıyla politika faizi oranını yüzde 19’a yükseltmişti. Göreve geldiği tarihte 8,58 TL olan dolar kuru, Ağbal döneminde 7 seviyesinin altına düşmüştü. Kavcıoğlu, ilk kez 23 Eylül'de politika faizini 100 baz puan düşürerek yüzde 18'e indirdi. Karar öncesi 8,64 seviyelerinde olan kur, kararın açıklanmasının ardından 8,80 seviyesine kadar yükseldi. Normalde Para Güvenli ortamı sever ancak bu şekilde Merkez Bankası Başkanlarının değişmesi de Dolar kurunu bu kadar etkilememesi gerekiyor, bunun arkasını iyi düşünmek lazım ve ona göre tedbirlerin alınması gerekiyor.
Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; dört yıldır tutuklu bulunan işadamı Osman Kavala’nın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği karara uyularak serbest bırakılmasını isteyen 10 büyükelçiyi ‘‘istenmeyen adam’’ ilan etme resti doları ateşini alarak 9,22 lira seviyesine çekti.
Sonuç olarak yapılan zamlardan ve en çok zarar gören emekli, asgari ücretli, küçük esnaf ve vatandaş; zamlardan en çok etkilenen kesim. Başta doğal gaz, elektrik, su olmak üzere tüm emtia fiyatları yüksek oranda zamlandı. Bu durumun vatandaşa olumsuz etkilerini bertaraf etmek için acil ve kesin çözüme ihtiyaç var. Çözüm önerileri olarak da, bir an önce piyasaları rahatlatarak fiyat artışlarının kontrol altına alınması, vatandaşın ödediği vergi oranı düşürülmesi ve vatandaşın cebine giren gelirin artırılması gerekiyor. Asgari ücret, vergi dışı bırakılmalı ve asgari ücretin düzeyi açlık seviyesinin üzerine çıkarılmalıdır. Pandemi ile zarar gören küçük ve orta ölçekli işletmelere destek verilmeli, ayrıca pandemide artan işsizlik sorununa acilen ve etkin çözüm bulunmalı.
Önümüzdeki günler, aylar ve yıllar zor geçeceğe benziyor. Acil Tedbir ve devlet desteği gerekiyor.