Bugun...


Lokman Serdar

facebook-paylas
Ölüm Kapıda: Hazır Mıyız?
Tarih: 21-05-2025 13:45:00 Güncelleme: 21-05-2025 13:45:00


Bambaşka bir konuda yazmayı planlamıştım aslında. Fakat gece, uykumun
en derin yerinde sessizce gelen bir misafir bozdu o düzeni: ölüm.
Rüyamda öldüğümü gördüm. Ne bir çığlık vardı, ne de bir telaş… Sanki
uzun bir yolculuğun son durağına varmıştım. Sessiz, soğuk, ama bir o
kadar da gerçekti. Uyandığımda elimdeki kalem başka bir yol seçmişti
artık. Yazacaklarımın yönü değişti. Çünkü insan, ölümle göz göze geldi
mi, kelimeleri de değişir, suskunlukları da.


“Ölüm, tükenen bir ömrün sonu değil; anlamlı yaşanmış bir ömrün sessiz
tebessümüdür.”


Hayat, bir ritimdir. Her sabah tekrar eden ama hiçbir sabah birbirinin
aynı olmayan bir ritim... Perdeyi aralarsın, pencereyi açarsın, içeri
dolan serinlikte yeni bir gün başlar. Fırından çıkan ekmeğin kokusu,
sokaktan gelen çocuk sesleri, bir annenin sabah telaşı… Her şey yerli
yerindedir. Hayat, olması gerektiği gibidir.
Ta ki bir haber gelene dek.
Bir ses.
Bir cümle: “Hakkın rahmetine kavuştu.”
İşte o an, ritim bozulur.
Sözcüklerin kifayetsiz kaldığı, zamanın donduğu bir an…
Yakınını kaybetmek, bir insanı yitirmenin yanında, aynı sofraya
oturduğun, aynı hikâyeye güldüğün, suskunlukta anlaşabildiğin bir
parçanı yitirmektir aynı zamanda.
Ölüm üzerine çok şey söylenmiştir. Ayetlerde geçer, kitaplarda
anlatılır, vaazlarda tekrarlanır. Ama toprağa ellerinle bir sevdiğini
bırakmadıysan, o sözler uzakta bir yankıdır. Çünkü ölüm, yaşanmadıkça
idrak edilemeyen tek gerçektir.
Dinimiz, ölümü bir son olarak görmez. Ölüm bir geçiştir.
“Her nefis ölümü tadacaktır.”
Tatmak...
Yok olmak değil.
Başka bir âleme açılmak.
Giden için bu, bir vuslattır belki.
Ama kalan için, özlemdir.
Sabah kahvaltısında bir tabak eksiktir.
Cümle yarımdır.
Sesiyle birlikte kokusu da gitmiştir çünkü.
Ve kalır geriye, bir mendil, bir fotoğraf, bir gömlek…
Bazen bir sesin yankısı kadar sade, ama bir ömrü taşıyacak kadar derin…
Bir gün hepimiz gideceğiz. Geride ne bıraktığımız konuşulacak.
Ya bir tebessümle anılacağız, ya bir iç geçirişle.
Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız kalacak.
Ve insan, ardında bıraktığı güzel sözler, alınan dualar ve edilen
helalliklerle hatırlanacak.
Hayat, bir ses gibi…
Ölümse o sesin sustuğu yer.
Ama yankısı kalır.
Ölüm, insanı kendine döndürür.
Bir dostun gidişiyle hayat berraklaşır.
Yarın yokmuş gibi gelir.
Ertelediğin her şey, birden bugünün içine yığılır.
O yüzden ölüm, bir son değil; insanın kendine sorduğu en derin sorudur:
Hazır mıyım?
Hazırlık, büyük sözlerle olmaz.
Küçük bir özürle, içten bir teşekkürle, unutulmayan bir selamla…
Borçsuz yaşamakla, vedasız gitmemekle…
Kimse bilmese de bir hayrı gizlice üstlenmekle…
Çünkü insan, neyle yaşarsa onunla gömülür kalplerde.
Ölüm, iki şeyi öğretir:
Vakit kısa. Kalp geniş.
Sevgi, affediş, paylaşım…
Hiçbiri ertelenecek şeyler değildir.
Çünkü bazen son cümle “keşke” olur, geri alınamaz.
Bir mezar taşında gördüğümüz o iki tarih arasında küçük bir çizgi vardır.
Hayat dediğimiz, işte o çizgidir.
O çizgiye ne sığdırdığımızdır asıl olan:
Kırgınlık mı, iyilik mi?
Kin mi, dua mı?
Hayatı bu bilinçle yaşamak, ölümle dost olmak gibidir.
Gün gelir, sessizce çekiliriz bu dünyadan.
Ardımızda bir Fatiha kalır, bir dua, belki de bir tebessümle anımsanan ismimiz…
Son söz niyetine:
Ölüm bir son değil; geride kalanlara yöneltilmiş sessiz bir sorudur.
Hazır mıyız?
Kalbimizi temiz tutabildik mi?
Birine hakkını verdik mi?
Bir yetim sevindirdik mi?
Varlığımız başkaları için de anlam taşıdı mı?
Çünkü ölüm, korkulacak bir şey değil; bir gerçektir.
En iyi hazırlık ise, her an gidecekmiş gibi yaşamaktır.
Çünkü insan, neyle yaşarsa onunla anılır.
Ve bir gün ardından şöyle denebilirse, ne mutlu:
İyi  ki tanımıştık.



Bu yazı 858 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI